Marmaris Symi Nisyros Astypalia Anafi Santorini
2 haftalık zor bir rotadır. Uzun bacakları olması yüzünden mil yazmak isteyen, açık denizde gece gündüz seyir yapmayı tercih edenlerin bir rotasıdır. Ödülü güzel yunan adalarını gezmektir Rüzgar ve hava durumuna gore değişebilmesine ragmen genellikle uğranılan yerler:
Yunan adalarının en şirini, en bakımlısı Sünger ticareti ve eskiden yılda 500 gemi üretilen tersaneleriyle 17'nci Yüzyıl'da 12 adanın en zengini olan Simi, şimdi tek umudunu turizme bağlamış durumda Halikarnas Balıkçısı, ne güzel özetlemiş benzerliği: 'Simi'nin semeri Datça'nınkine benzer '
Yunan adalarının en şirini, en bakımlısı Simi'ye ya da Osmanlı'nın 300 yıl boyunca dediği gibi Sömbeki'ye yolunuz düşerse, gözünüze ilişecek katır ya da eşeklerin semerine bir bakın, benzerliğin siz de farkına varacaksınız Türkiye'de artık semer üreten usta sayısı bile bir elin parmaklarını bulmazken, dik yokuşlarla dolu Simi'de eşekler, katırlar hayatın olmazsa olmaz parçası
Türkiye kıyılarına yakın Yunan adaları içinde en küçüklerinden biri, buna karşın en sevimlisi olan Simi'nin yüzyıllarca geliri süngercilikten olmuş Elde edilen süngerler Adalılar tarafından İstanbul, Trieste, Marsilya, Frankfurt, Londra ve Bari'deki ticari temsilciliklerle bütün Avrupa'ya dağıtılıyordu
1866 yılından sonra adaya özel dalma elbisesi ve dalma başlığının gelmesiyle sünger avcılığı iyice gelişti ve Ada sünger ticaretinin merkezi oldu Öyle ki 20'nci Yüzyıl'ın başlarında Simi bir Avrupa şehrinden farksızdı Teknolojideki gelişmeler sonrası Simi'de de Bodrum'da ve Datça'da olduğu gibi süngercilik 'öldü' Şimdilerde iki üç dükkanın geleneksel ürün satışı dışına çıkamıyor Ada'ya gelen turistler İngilizce ve Almanca bilgilendirildikleri turlarda süngerciliği tanıyor ve fiyatları 5 ile 40 Euro arasında değişen (hemen belirtelim Bodrum'a oranla çok daha pahalı) fiyatlarla süngerleri satın alıyorlar Bir süngerin nasıl çıkarıldığı gerçek bir şovla tanıtılıyor turistlere Çok çorak bir arazisi olan Simi'de, eskiden yılda 500 gemi üretilebilirmiş, 17 Yüzyıl'da 12 adaların en zenginlerinden biri olan Simi, şimdi tek umudunu turizme bağlamış durumda.
Panormiti'deki Moni Taksiharki Mikhail kilisesi, Yunanlı denizcilerin hac yeri 1905'te İzmir'deki Aya Fotini Kilisesi çan kulesinin bir kopyası buraya dikilmiş Kilisede 'denizcilerin koruyucusu' sayılan Mikhail'in bir ikonası var Bu ikonaya yüz sürmeye gelen 'hacı' adaylarının da aralarında bulunduğu turistlere Ada'nın çeşitli yerlerinde 'süngerci şovu' yapılıyor.
Adanın sahilleri, yanardağ tarafından yıllarca heykel gibi işlenmiş. İki katlı evleri, dar sokaklarıyla Mandraki Köyü, ziyaretçilerin ilk gördüğü yer. Nikia Köyü, denizi ve civardaki adaları izleyebileceğiniz doğal bir balkon gibi... Balıkçı köyü Palon da lokantalarındaki balıkları ve deniz mahsulleriyle ünlü.
Datça Yarımadasının güneyinde Rodos'a 32 km mesâfededir. Yüzölçümü 63 kilometrekaredir. Eskino ve Antitilo adacıkları da buna bağlıdır.
Tilos adası Rodos'un batısında kalır. Livadia kasabası kuzey doğuya açık geniş bir plaj kıyısında, küçük limanı da bu plajın en batısındadır. Liman polisinin ofisi limana oldukça yakındır. Sahil boyunca pansiyonlar, tavernalar ve kafeler mevcuttur. Plaj iri ve renkli taşlardan oluşur. Deniz oldukça berrak ve davetkardır. Kıyıda duş almak için bir kaç musluk bulunur. Tilos'un plajında güneşlenmek oldukça keyiflidir. Adanın küçük yerleşim yeri Agios Antonios'daki barınak yeterince derin değildir. Küçük balıkçı tekneleri burada demirleyebilir.Tilos'un güneyinde kuzey rüzgarlarına kapalı güzel bir kumsal bulunur. Buradaki kumsalda kamp kuranlar olabilir. Adananın batısında kalan Karpathio bölgesine giden virajlı dik rampalar sizi tarihi bir kiliseye götürür. Bu kilise sarp dağlardan çıkan bir su kaynağını üzerine kurulmuştur. Adada çok az olan suyun bir kısmı bu kaynaktan gelen suyun borular ile dağıtılması ile karşılanır. Suyun depolanması için küçük bir havuz ve bu havuzun içersinde yaşayan japon balıklarını seyretmek oldukça keyiflidir. Kilisenin bahçesinde oturup dinlenebilir, bir şeyler içebilirsiniz.
97 km²'lik bir alan kaplayan ada, dar bir kıstakla birbirine bağlanan iki dağ kütlesinden oluşur. Bu kıstak, eski Roma donanmasının barınağıydı. Batıdaki tepeler 450 m, doğudakiler ise 375 m yüksekliğe ulaşır. Denizden dimdik yükselen bir yalıyar biçimindeki kıyı, çok girintili çıkıntılıdır. Adanın merkezi olan Astipalaia (Kastillo olarak da bilinir) kenti, Maltezana Körfezinin batı yakasındaki Periyialion limanı ile birlikte bucak oluşturur.
Astipalaia, Milattan Önce 1400'den önce bir olasılıkla Giritlilerin elindeydi. Daha sonra, Doğu Peloponnesos'taki (Argolis) Epidauros'tan gelen Dorların kolonisi oldu. Adada bugün kullanılan lehçe de Argolis kökenlidir. Ardından sırasıyla Atina, Makedonya ve Mısır'a bağlanan Astipalaia, Roma döneminde büyük ölçüde bağımsız kaldı. MS 1207-1522 arasında bir Venedik ailesince yönetildi. 1522'de Osmanlılarıneline geçti, 1648-68 ve 1821-28 dönemleri dışında, 1912'deki İtalyan işgaline değin Osmanlı yönetiminde kaldı. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Yunanistan'a verildi.
Argonautlar’ın ülkelerine gelmeden önceki son durakları Anaphe. Burası Kikladlar içerisinde yer alan küçük bir adadır. Tarihi hakkında çok bir şey söylenmemektedir.Bilinenler adanın bir dönem Minos egemenliğinde bir dönem de Fenikeliler’in elinde olduğudur. Milattan önce 9.yüzyılda Dorlar burada da yaşamıştır. Adanın isminin Argonautika’da geçmesi buranın önemini arttırmıştır.